6 Mayıs 2010 Perşembe

Yeni Mesaj (1) Tanrı...

(1)
Salaklık bende ki beden verdim sana.
Bükme, burma, kanırtma.
Hassas bölgeleri yabancı cisimlerle
açmaya çalışma.
Yürüyen merdivene güvenme, onu ben bulmadım.
Ama bak kaç kere gösterdim
memelerin dizine değecek işte!

(2)
Ya evet. sezgilerine güveniyormuşsun.
Düşünme sen daha
sezgi de neymişse artık, cık cık.
Yeminle ben sezgi filan katmadım bedenine yaratırken.
Uydurup uydurup ahdediyorsun.

(3)
Tanrı'dan mesaj diyor lan, ha bir kez dediğimi dinle
cep telefonuna güven, vahiy ikamesidir.

(4)
Her kabardığında
kendini bir halt zannet diye
benmişsin gibi yaz, çiz, yont, yarat diye verdim
o kalbi ben sanki.

Yok yok, senden hayır göremem, idrak eksik sende.
Al tepe tepe kullan.
Artanı işime yaramaz zaten.

(5)
Kusura bakma sevgili kulum
varsayılan ayarların büyümen üzerineydi
sen çocuk kaldın, oyuncak ettin verdiğimi.
Artık diyecek lafım yok.

(6)
Beter ol.

1 Mayıs 2010 Cumartesi

Gün Devrimi

Bir günümüz olsun
bıraksın ipler bizi cana gelip de.
Alkol müymüş, afyon muymuş derdiniz?
Alın sizin olsun!
O gün bizim kafamız, zaten güzel.

Bir gün, güneş saatiyle yahut
siz hangi devranı hak görürseniz
öyle olsun.
O günü verin, zaman zaten seyyah,
yeter ki sizsiz olsun.

Biz günümüz olsun, lütfedin.
Bir zaman çelik zoru, inanç zoru aldığınız
toprakmış, çimenmiş, akılmış.
Bir gün sadece
sahibi malik olsun.

Bir resmimiz olsun, bir belgemiz.
Hangi renk en doğru, hangi renk
sonradan üzerine konmuş
kabak gibi belli olsun.
Fuşya mı, cam göbeği mi, oranj mı?
Her bir renk isimsiz olsun.
Çünkü katıldıkça bir insan daha
bir insan daha
bir insan daha...
Bu evren böyle şekil bulsun.

Bir heykel yontmalı, bir bahçe çizmeliyiz.
Ebruli bir masa örtüsü sermeliyiz
ziyafete davet ettiğimiz ahalimize.

İşte o zaman kadehler çınlar
Sesler ahengini bulur.
Bizim müziğimiz panzehir olur:

Ey ahali!
Gördüğümüz hiçbir rüya, sevdiğimiz hiçbir leyla
Heyula işte tam bu dünya, başka alem yok!
Kan kadar gerçeğiz, kan gibi akıyoruz hepimiz
tek bir damardan, illa ki
tek bir kalbe.