19 Mart 2014 Çarşamba

Muharebe

aşk değil, kavga hiç değil.
yalnız bir insanın kendine en büyük meydan okuması
sıradan, günlük muhabbetler.


Format

bana, ben dedirtmeyen bir ortam yaratabilir misin?
ben'in pek saygıdeğer olmadığı sevimsiz bir yer verebilir misin?

adını öğrendim diye olur olmaz her halime uydurduğum
bir kelimeyle niteledim diye gerçek addettiğim
aşırı ahlaklı, ele güne karşı kabulgörür
tüm sıfatlarımı ben'den sıyırıp kurtarabilir misin?

ben dediğimde bahsettiğim her şey
iyi olan, güzel görünen, herkesçe pek sevilen
her şey
hastalıklı. virüs gibi bir şey kapmış.

bilinen en küçük taneciğine kadar, öldürmeden
temizleyip, ben'i baştan başlatablir misin?

Akşsamdan Kalma

uyuyuncaya kadar
içelim.
sonra uyanacağız elbet bir vakit.
tekrar ayılıncaya kadar vakit geçer.
o sırada işimize gücümüze bakarız.
karnımız acıkmıştır, doyururuz.
gelen olur, hoş geldin deriz.
nasılsınız? iyi misiniz?
oyun değil, o vakitte
zannederiz ki gerçekten umrumuzda
nasılmış, iyi miymiş?
akşamdan kalma vakitler bu yüzden maskesiz;
bedenin oyuna gelemeyecek kadar yorgun
ruhun henüz şikayeti öğrenmemiş bir çocuk.

ayılır gibi bir an gelince
başlarım lan, bu ne böyle?
ben kendim nasılım, iyi miyim acaba?

ucu bok. ucu boksa o kadar gitmeye gerek yok.
uyuyuncaya kadar içelim.
sonra uyanacağız elbet bir vakit.

Bir(likte) Olmak

Karışmak gözlerini kaçırmadan
girmek birbirine
ve geçmek büyük bir hızla
bir bedenden
diğerine...
Ben içimde duyarken ruhunu
kalbim senin göğsünde atar
ve ellerimiz kimbilir nerede?
Böylece akıp gider zaman.

Senelerdir yaşadığım evde
Daha önce hiç görmediğim
Bir oda keşfetmek gibidir
Birlikte olmak seninle.
Balkonunda
Ankara’nın deniz manzarası...

Tutku tutunarak

yaşar. Ne yaşayabilirsin ki hayatta
tutunmayarak?

Yorulan kolunun ağrısı ağır
olsa da inat ederek kazanırsın, ancak.

Öğüt kendi kendine ağzına aldığını.
Çiğnemeden yuttuğunu öğüt kendi kendine.
Bir böcek kadar canlı olsa da
içindeki bacaklı. Sen yuttun onu. Sen!

Ne halt yiyiyorsan şimdi
hepsi senin haltın,
hepsi kendine.

Tutku tutunarak yaşar.
yaşamamaya mahkum bir böcek gebeliğiyle
inatsız, suçlu bir ağrıyla kolunda
ne yaşayabilirsin ki hayatta
tutunarak?

Çıplak

öyle bir çıplaklar arasına girdim ki
donumla atletimle kaldım diye övünürdüm.
donumdan atletimden utandım.

ayılmazsam soyunurum,
onlar gibi saydam, sert ama kendim olurum
dedim.
içimden kışlık kazaklar örüldü.

ne kadar fazla zırh örmüşüm kendime
içimden ne pislikler döküldü!

tevazu zannettim
kibirmiş meğer.

16 Mart 2014 Pazar

kim içtenlikle hoşçakal diyor ki?
bana sahte bir vedalaşmayı bile çok gördün.

umut fakirin ekmeği değil
yaralının tuzu.

bir gün tekrar karşılaşacağız.
belki elini yine yüzüme uzatacaksın
yine kendini tutamayıp.

belki yine yüzünü
eksiksiz gözümün önünde canlandıracağım.

bu vedasız alışverişi de unutacağım hatta.
her şeyi unutacağım.

ama hiç affetmeyeceğim.
çekip giden sırtını.

12 Mart 2014 Çarşamba

yaşım gözümde kurudu acıdan.
bir evlat yitirdim, evladıma kurban!
hamuruna ar kattım, yüz kattım.
evimin eşiğinden atlattım
evimin eşiği vicdan.

kazmayla kürekle ne hacet
beslediğim kaşığımla ulan!
kaşığımla kazardım mezarını erinmeden
bilsem ki duracak bu devran.

kaşığımla, tırnağımla, iğnemle!
bilsem ki duracak bu devran.

Berkin


bizi bir kafese tıktılar.
vur ha babam vur!
otuz dört yıl oldu vurulalı.
bugün hala ölüyoruz.

çocuk çocuk baktık diye
gözümüze sıktılar.
bizde başka göz mü yok?
kaşımızla bakarız.

vur ha babam vur!
yüreğimin telini titret.
senin silinir gider aksin.
de. gün gelince
bizim yankıyan sedamız
(vur daha, bam telime vur! iyice!)
dönüp duran dünyanın
has ahengi olur.