13 Aralık 2009 Pazar

Vazgeçiş Vazgeliş

Yol yakından dönülmez. Kar beyazken erimez.
Zamanı gelir her şeyin. Kuşlar göçer.
Yağmur tenini acıtır, havanın karanlığı
ağır, pamuk yorganlar gibi üzerine çöker.
Göremediğindir korktuğun, ileride.
Devamında yolun ufuk siyah bir çizgiye incelir.

Birkaç adım, biraz ağrı. Yağmur üzerine yağar.
Zamanı gider her şeyin. Kuşlar tersine göçer geldikleri yolun. Göçer.
Karanlık üstüne abanır, ufuk siyah bir çizgi.
Aklında durur; adımın sayıyla, korkun cesaretle saygı bulur.
Karanlık olmadan cesaret işlemez.
Yol yakınken dönülmez.

Bas erimeyen beyaz karın bağrına, acıma!
Adımlarını saysın gövdesinde, dönüp geriye de bakma.

Yol yakınken dönülmez. Acın büyür dönersen.
Kendini yaşayamayacağın yerde bırakma.

Ne Kelime Ama!

Az önce bir kelime duydum.
Çok olmadı, buraya gelmeden hemen.
Yumuşaktı, yuvarlaktı, sarı gibiydi rengi.
Biraz ilgisizdi sanki hayata karşı.
Diğerlerine bakmıyordu bile.
Kafası meşgul bir hali vardı.

Ne kelimeydi ama, ne kadar farklıydı!
Sesi, karakterini yansıtıyordu; güçlü, kayıtsız.
Beyaz kağıt üzerindeki görüntüsü de öyle.
Aslında kimseyi küçümsemeyecek kadar
mütevazı olduğu halde, kimseye
anlatamadığı, çok büyük bir derdi olduğu
için etrafındakileri takmıyormuş gibi duruyordu
uzun bir cümle içinde, tek başına.

Ne kelimeydi ama, ne kadar da etkileyici!
Az önce duydum, çok olmadı.
Bembeyaz bir kağıdın üzerinde parlıyordu.
"Et var bunda" dedim. Aldım buraya getirdim.
Nasıl ama?!

Su Günahı

Su kendi renginde yoğrulur
günah suyun renginde.
Bırak ağzın su gibi şeffaf
bir damla günahla dolsun.
Bana biraz yalan söyle ne olursun!

Bu su, yasak su ruhlara.
Nasıl da kirliyim tanrım günahsızlığımdan.
Dört duvar, biraz pencere.
Biraz sokak, dört araba.
Akan, duru bir su gibi
aslında
hayat.
Suya dokun.
Dokunalım suya.

Yavaş çekim yağmurda
kocaman bir damla geçiyor şimdi
tam gözlerimin önünden.
Bir günah kadar güzel artık sokak.
Güzel yol. Pencere güzel. Duvarlar,
bir su damlasının ardından!
Ne yapmalı, nasıl durdurmalı bu anı?
Nasıl bekletmeli önümde bu su damlasını?

Belki çayır, belki çimen
beslenir, katlanır yağmurla yollara.
Hamile bir kadın yüzü gibi güzelleşir
kaldırımları.
Kokusu bebek kokusu olur.
Tam cehennemlik olur şimdi sokak!
Hali bilinir hal değil.

Var bu, günah var!
Su gibi var, varsa sokak gibi yol.
Onun gibi sayılmaz şeklinin sayısı
ve esnek onun kadar.
Eğer varsa cehennem, günah günahsa
ıslanalım gel beraber
boğulan çıkmaz yollarda.

Bırak ağzın su gibi şeffaf
bir damla günahla dolsun.
Bana biraz yalan söyle ne olursun!

12 Aralık 2009 Cumartesi

Beni Nasıl

Beni nasıl bilirdiniz?
Bir elmanın dalı.
Koşumunda nal kadar zümrüt
parıldadığı halde acıyla
kişneyen nankör bir atımdır
halbuki, son tahlilde.

Kamaşınca gözüm, bir çakıl taşından
kaldırımda parlayan;
vicdanım korunmasızdır,
etkilenirim bile, bayağılıktan.

Bani nasıl bilirdiniz?
Bir kızın yorganı.
Bir adi bakış yakar ancak
ensemi masumane;
onca günah içinden.