Şiir, aslında bizim 'bayağı' diye adlandırdığımız her şeyi kapsar.
Şiir, aslında 'bayağı'dır.
"Aşağılık, pespaye, aptal ve salak"tır.
"Her kişi" anlamına geleni yanlış yazacak kadar "herkez"in "Ben bir ceviz ağacıyım" için bir kalp kabarıklığı yaratması 'şiir'dir.
Sigarasını yakacak çakmağında gaz kalmadığı için gazı iteleyerek çakmak taşını zorlayan 'sıradan yaşayan' da "ben sende bütün aşklarımı temize çektim"den çıkarır çıkaracağını... Ve daha kimbilir ne 'bayağı'lar idrak etmiştir ki; "göğe bakma durağı" bir otobüs durağı değildir.
Şiir, şairin düşünmediğini düşündürtmesi kadar 'şiir'dir.
Öylesine okuyanın -belki de- bir ömür boyu unutmayacağı bir satır yazmak, bir 'şair'in işidir.
DenizinGökyüzü için;
"Gel bağlara gidelim seninle, bir bağbozumu vaktinde"dir,
"Asu gel, SolFaSol otobüsüne binelim"dir,
Öldüğünde annesinin terliklerini öpen kızdır.
Kaynak -her halükarda- gereksizdir.
Şiir hayattır ve hayat bayağıdır.
Kaynak, izafidir.
Şiir hayattandır, hayatın suyunun gözü belirsiz,
ortamı farazi, yazanı hayatsız, hayatı geniştir.
Şiirin hayatı fotokopiyle çoğalır, şair
bir cümle ile hayata kazınır.
1 Mayıs 2009 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder